Hollywood: Bir Fenomenin Doğuşu | polimats.com

Giriş

Yirminci yüzyılın başına gelindiğinde Kaliforniya eyaletinde yer alan Hollywood bölgesinin nüfusu yaklaşık 500 kişiden ibaretti. Hollywood’un babası olarak adlandırılan H. J. Whitley’in bölgenin gelişimi için yaptıklarıyla Hollywood, ismini duyurmak için gerekli imkânlara yavaş yavaş kavuşmaya başladı.

O dönemde New York merkezli ilerleyen film endüstrisi; daha güzel iklim, daha uygun prodüksiyon imkanları ve patent ücretlerinden kaçmanın kolaylığı sebebiyle Doğu Yakası’nın sakin bölgelerinden Hollywood’a yerleşmeye başladı. 1909 yılında ilk film stüdyosunun kurulmasının ardından Paramount, Warner Bros. ve 20th Century Fox gibi büyük stüdyoların da açılmasıyla Hollywood, henüz gelişiminin başında olan film endüstrisi için bir merkez haline geldi.

Hollywood ve Sessiz Film Dönemi

Hollywood’un yükselişe geçmesini sağlayan ve Altın Çağ olarak adlandırılan dönem ise, sessiz filmlerin ortaya çıkmasıyla başladı. O dönemin en popüler yapımları arasında yer alan The Birth of Nation ve The Kid, halk tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı. Sesli filmlerin ortaya çıkmasıyla popülaritesini daha da arttıran Hollywood sineması; Citizen Kane, The Wizard of Oz ve Gone with the Wind gibi yapımlarla döneme damgasını vurdu. Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında Büyük Buhran’ı yaşayan halk için filmler adeta bir kaçış noktasıydı.

Hollywood: Bir Fenomenin Doğuşu 1

1948 yılında sinema salonlarına yönelik kısıtlamalar, sansür konusundaki sıkı adımlar ve televizyon sektörünün yükselişe geçmesiyle Altın Çağ’a veda eden Hollywood, yeni bir Altın Çağ için çok uzun bir süre beklemeyecekti. 1960’lı yıllarda Stanley Kubrick, Mike Nichols, Francis Ford Coppola ve Martin Scorsese gibi usta isimlerin başlattığı İkinci Altın Çağ; The Godfather, Easy Rider ve 2001: A Space Odyssey gibi filmlerle Hollywood için bir dönüm noktası oldu.

İkinci Altın Çağ, block-buster döneminin ortaya çıkmasıyla devam etti. 1970’li yıllarda özel efektlerin kullanılmasıyla büyük bir etki yaratan Jaws, Star Wars, Indiana Jones ve E.T. gibi klasik yapımlar, Hollywood’u hiç olmadığı kadar büyük bir güç haline getirdi.

Sinema salonlarına olan ilginin azalmasına rağmen içinde bulunduğumuz sürece ayak uyduran Hollywood sineması; DVD, Blu-Ray ve son dönemde dijital platformlarla gücüne güç katmaya devam etse de büyük resmin perde arkası uzun bir süredir sorgulanıyor.

#MeToo Hareketi

Truman Capote, Judy Garland ve yakın dönemde Heath Ledger gibi isimlerinin ölümlerinin, Hollywood’un acımasız ve para merkezli dünyası ile ilişkilendirilmesiyle uzun yıllardır karanlık tarafı eleştirilen Hollywood, yakın dönemde büyük çapta ses getiren #MeToo hareketiyle imajını bir hayli zedeledi ve değişim kaçınılmaz bir hâle geldi.

Seksizm, ırkçılık ve cinsel taciz merkezli birçok eleştirinin hedefi haline gelen Hollywood’un köklü bir değişim yaşamaya başladığının en büyük göstergesi olarak Akademi’nin yeni üyelerinin eskiye kıyasla önemli ölçüde siyahi ve kadın isimlerden oluşması öne sürülebilir.

Bu yıl En İyi Yönetmen dalında iki kadın yönetmenin aday gösterilmesiyle bir ilke imza atan Akademi, geçen yıl da ilk kez İngilizce olmayan bir filme En İyi Film ödülünü layık görmüştü. “Bu değişim bir denge noktası bulacak mı, yoksa her şey eleştirilerden kaçınmak için kullanılan bir bariyer mi?” sorusunun cevabını ilerleyen dönemlerde görebiliriz.

Abone Ol

Yeni yazılarımızdan kolayca haberdar olmak istiyorsanız e-posta adresinizi bizimle paylaşmanız yeterli.

Yorum Yap